Sağlam bir psikoloji amacıyla anne-çocuk teması nasıl olmalı?
Anne ile çocuk arasındaki ilişkinin çocuğun gelişiminde çok mühim etkileri bulunduğunu bildiren uzmanlar, bu ilişkinin dengeli ve tutarlı olması gerektiğine vurgu yapıyor. Çocuğun dayanıklı bir psikolojiyle büyümesinde annenin ilgide devamlı ve tutarlı olması, korumacı tavırlarda ise abartıya kaçmaması ehemmiyet taşıyor.
Sağlam bir psikoloji amacıyla anne-çocuk teması nasıl olmalı?
Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, çocuğun gelişiminde anne ile ilişkinin ehemmiyetine ilgi çekiyor, dayanıklı karakterli ve huzurlu çocuk yetiştirmenin formülünü, “Kesintisiz ilgi, aşırı olmayan koruma” şeklinde özetliyor.
Annenin çocuğun hayatındaki en mühim neden bulunduğunu bildiren Demirsoy, babaların genelde koruyan güç, annelerin ise sevgi objesi bulunduğu görüşünde:
“Çocuğun gelişim sürecinde babanın bilhassa olumsuz davranışlara karşı koruyucu, annenin ise olumlu davranışların gelişmesiyle temaslı bulunduğunu söyleyebiliriz. Geleneksel rollerin etkileri ile baba koruyan güç ve disiplin objesi olarak algılanırken, anne daha çok sevgi objesi olarak bulunmaktadır çocuğun hayatında. Anneler çocuğa ilgi, sevgi ve bakım verirken bir yandan da onun hayatta kalabilmesini sağlayacak olan hayat yeteneklerini öğrenmesinde en etkili figürdür. Çocuğun yetiştirilmesinde annenin rolü çok mühim. Annenin olmadığı hallerde çocuğa birinci derece bakım veren bireyin çocukla sıhhatli etkileşimi de çok mühim. Anne-çocuk temasının sıhhatli olması amacıyla annenin ilgi ve korumayı devamlı, tutarlı ve dengeli bir şekilde vermesinin ehemmiyeti çok büyük.”
DENGELİ TUTUM ÇOCUĞU SAĞLAMLAŞTIRIYOR
Annenin ilgi ve korumayı, devamlı ve tutarlı bir şekilde vermesinin çocuğun şahısliğini etkilediğini ifade eden Demirsoy, “Bu şekilde bakılan çocuklar hayatta daha dayanıklı oluyor. Ne çok çok ne çok az koruma oluyorsa, çocuğun gereksinimlerine anne duyarlılıkta ve yeteri kadar ilgi veriyorsa psikolojik dayanıklılığını mühim ölçüde etkiliyor” diyor.
Sağlam bir psikoloji amacıyla anne-çocuk teması nasıl olmalı? – 1
“Çocuk yaşadığı deneyimler neticesinde kendisine ve dünyaya bir mana verir; daha sonra bunu yeni durumlara, şahıslara genelleyerek bütünleştirir ve zihinsel şemalar olarak içselleştirir” diyen Psikolog, sözlerine şu şekilde devam ediyor:
“BEBEĞİN İLK BAĞLANDIĞI KİŞİ ONA BİRİNCİL BAKIMI VEREN ANNESİDİR”
“Bebek dünyaya geldiği vakit fakat ona bakım veren bir yetişkinin zenginliği vasıtası ile hayatta kalabilir ve bakım veren şahıs ile bebek arasında bir bağ gelişir. Bu bağın kalitesi kendisi ve başkaleri ile alakalı, hayat ile alakalı beklenti ve inançlarını şekillendirir. Bebeğin ilk bağlandığı şahıs ona birincil bakımı veren şahıs olan annesidir. Eğer anne ile sıcak, sevgi dolu ve güvenilir bir bağlılık teması oluşmuşsa, çocuğun gelecekte kendisini, dünyayı ve başka insanları olumlu olarak algılamasını sağlayacaktır. Aksi halde ise güvensiz bir bağlanma stili gelişir; bu da kaygı, güvensizlik duygularına esas oluşturur. Sosyal ve duygusal yönden sıhhatli bir gelişim amacıyla annenin çocuğun gereksinimlerine ‘duyarlı’ olması, onun ‘greksinimlerini saatinde ve gereği kadar, dozunda, kararında’ karşılaması psikolojik dayanıklılık yönünden mühimdir. Güvenli bir bağlanma stiline sahip olan şahıslar kendileri ile alakalı olumlu bir şahıslik algısına sahiptir, kendisine ve başkalerina güvenir, kendilerini sevilmeye değer görür, başka insanlardan ve hayatdan olumlu beklentiler içersinde olur, zorluklar karşısında da üstesinden gelebileceği inancı olup gerilim ile baş edebilir, yetemediği hallerde başkalerinden destek alabileceği inancı bulunmaktadır ve gerektiğinde destek alabilir.”
AĞLAMAYI DAHİ ÇOCUĞUNA ANNE ÖĞRETİYOR
Hamilelik dehemmiyetinin rolüne işaret eden Uzman Klinik Psikolog Demirsoy, “Annenin hamilelik saatinde kendisine özen göstermesi, bebeğine karşı duyarlılık göstergesidir. Çocuk her ağladığında kucağa alınıyorsa çocuğa ağlamayı bile öğretiyor olabilirsiniz. İlgi kesintisiz olmalı ama koruma aşırı olmamalı. Annenin vazifiyeti çocuğa ilgi göstermek, sevgi vermek ve onu hayata hazırlamaktır” diye konuşuyor.
AŞIRI KORUMACILIK ÇOCUĞA ZARAR VERİYOR
Aşırı korumacı tutumun çocuğun mesele çözme yeteneğini geliştirmeyeceğini, çocuğa kesinlikle mesuliyet verilmesi gerekliliğini bildiren Demirsoy, anne –çocuk temasınde aşırı korumacı tutumun yaratabileceği problemlere da değiniyor:
“Her sorumluluğu anne üstüne alır ve çocuğun yerine yaparsa çocuk mesuliyet almadan büyür. Anne, aşırı korumacıysa çocuğun mesele çözme yeteneğine gelişmez. Bu sıhhatli olmaz ve alışkanlık olur. Çocuk sıhhatli sınırlarla büyütülmeli aşırılıktan kaçınılmalı. Belki ufak yaşlarda bazı tehlikelerden koruma olabilir ama buluğ dehemmiyetinde daha eskiden kurulan bağ bir oran zayıflayabilir. Bu normaldir. Çatışmalar başlayabilir zira çocuk daha bağımsız olmak ister. Buna hazırlıklı olmak ve izin vermek lazım olur ki çatışma olmasın. İnsanın gelişim evrelerini bilip buna göre etkileşim kurmalıyız.”
Sağlam bir psikoloji amacıyla anne-çocuk teması nasıl olmalı? – 2
ÇOCUK ANNENİN UZANTISI DEĞİLDİR
Annenin çocuğuyla kurduğu etkileşim tarzı, çocuğun çevresiyle kurduğu etkileşimin esaslerini oluşturur. Bireyselleşmeye daha az fırsat tanıyan bir kültürümüz var. Onların greksinimlerini biz düşünüyoruz, onlar yerine biz karar veriyoruz. Onlar bizim uzantımız olmamalı.”
DÜŞMEYİ DE KALKMAYI DA ÖĞRENMELİ
Çocuğa mesele çözme yeteneğinin kazandırılması gerekliliğini de altını çizen Demirsoy, “Çocuğun mesele çözme alışkanlığı kazanmasını dayanıklıalıyız. 0-2 yaş arasında sıhhatli bir bağ oluştuysa ileri süreçler daha basit geçiliyor. İhtiyaçların karşılandığı, aşırı korunmadığı ortamlarda çocuk güvende ve rahat hissetmeli. Düşmesine izin vermezseniz kalkmayı öğrenemez. Düşmemeyi öğrenmek amacıyla de çocuğun düşmesi lazım. Güvenli bir bağ varsa çocuk kopmaz ve sıkıntılarını paylaşır. Eğer bağımsızlığına izin vermezsek çocuk devamlı uzaklaşmak ister. O vakit çatışma olur” ikazında bulunuyor.